Beden ve Rûhumuzdaki Berraklık Örtü
Rabbim ürpermeyen bir kalbden Sana sığınırım. Tesettürü rûhumuzla birlikte bedenimize de bürümeyi nasib eyle yâ Rabbi!.. Keşke hepimiz bunun şuûruna varabilsek... Tesettürün, sadece bedenimizin değil, rûhumuzun korunmasına ve sâfiyetini muhâfazasına vesîle olduğunu bir kavrayabilsek!..
Bedenlerdeki ve rûhlardaki berraklığımızın kaynağı tesettür, bize Rabbimiz'den ne büyük bir lutuf!..
* * *
Gözlerimin önüne İHL'deki ilk yıllarım geldi. Henüz orta birinci sınıftayken başörtümüzü nasıl bağlayacağımızı bilemezdik. Tenefüste üst sınıftaki ablalarımız gelir, başörtümüzü düzgünce bağlar, bağlarken de namaz ve tesettür hakkında küçük bilgiler verirlerdi. Hep beraber öğle namazı için abdest alıp namaza giderdik. İnce çorap giyen olsa hemen güzelce:
"-Biz İHL'liyiz, bunun şuûruna vararak hareket etmeliyiz." diyerek îkaz ederlerdi.
Hocalarımız da her zaman:
"-Aman yavrular, dikkat edin! Müslüman hanımlar imamın beyaz sarığına benzer. Nasıl ki; o sarık bir leke veya bir damla da olsa necâseti götürmezse, siz de aynen öyle ufacık bir leke götüremezsiniz!" derlerdi.
İmamın sarığındaki bir leke, bütün cemaati etkiler. Müslüman her hareketinden sorumlu olduğunu unutmamalı ve her davranışının ardından bu mes'uliyetini hatırlamalı! Her hareketine dikkat etmeli!.. Allâh'ın emir ve nehiylerine itinâ ile eğilmeli, onlara bir leke getirmemelidir. Biz hanımların mesuliyeti de büyük olduğu kadar toplumu derinden etkileyen bir hüviyete sahip!..
* * *
Kıymeti bilinmeyen emânet elden alınır!..
Düşünüyorum da kıymetini bilmediğimiz nice emânetler elimizden alındı. Âyette: "Karada ve denizde insanların işledikleri yüzünden fesat zuhûr etmişti." (Rûm, 41) buyruluyor. Cenâb-ı Hakk'ın bize verdiği tesettürün kıymetini bilemedik! Tesettür emrine leke getirdik. Başörtüyü takıp da örtü altında onun ağırlığına yakışmayan, kıymet ve ehemmiyetine halel getiren nice hatâlar işledik!
Güyâ ana-babalar evlâdını okumaya gönderdi. Ama hiç sormadılar, dinini daha güzel öğrenmesi için gönderdiği okuluna gidip kontrol etmediler! Ana babadan gizli, "dinî nikâh" adı altında nice yanlış kararlar alındı. Dînî şuur yitirildi!
Başörtüsüyle sokakta sigara içenlere küfür edildi. Onlara değil başörtüye küfür edildi. Genç kızlar ziyan edildi. En önemlisi başlarımızda taşıdığımız tesettüre leke geldi!..
Sonra ne mi oldu?
Kıymetini bilemediğimiz emânet elimizden alındı. Biz sokaklara döküldük, "başörtüsü zulmü!.." dedik. Asıl zulmü biz kendimize ettik!..
Âdem -aleyhisselâm-'ın duâsı ne güzeldir:
"Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen mutlaka ziyâna uğrarız." (Araf, 23)
İçimize dönmeliyiz. Başımızda taşıdığımız emânetin kıymetini bilip ona lâyık hareket etmeliyiz. En önemlisi evvelâ kalbimizi, sonra bedenimizi tesettüre sokmalıyız!..
Eğer sırf bedenimiz mestûre olup kalblerimiz çıplak olursa Rabbimiz'in emri olan tesettüre bizim yüzümüzden insanlar dil uzatabilir. O zaman vebâl bizim olur.
Bizler, müslüman hanımlar olarak içine girdiğimiz tesettürün şuûr ve vakarıyla toplumumuzda parmakla gösterilen hanımlar olmak durumundayız. Çünkü müslümanın her hâli bir tebliğdir. Müslüman hanımlar da bu büyük mes'ûliyetin şuûrunda, giyimiyle kuşamıyla, konuşmasıyla kısaca her hâliyle örnek olmalıdırlar.
Yüce Allâh cümlemizi her hâliyle insanları hidâyete dâvet eden kullarından eylesin. Âmin!
Halime Demireşik