Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“İman edip de iyi davranışlarda bulunanlara gelince, onlar için çok merhametli olan Allah, (gönüllerde) bir sevgi yaratacaktır.” (Meryem, 96)
Rasûlullah (sav) buyuruyor:
“Sizden biriniz kendisi için sevip arzu ettiği şeyi din kardeşi için de sevip arzu etmedikçe gerçek anlamda iman etmiş olmaz.” (Buhârî, Îmân 7; Müslim, Îmân 71-72.)
Sultan Mahmut Gaznevi, bir gün huzurunda oturan vezir­lerinden birine gayet kıymetli bir bardağı verip;
- Bunu kır! dedi. Vezir:
- Aman sultanım. Bu çin bardağıdır. Çok kıymetlidir. Nasıl kırarım? dedi. Sultan Mahmud ona:
- Peki! Güzel, diyerek, bardağı diğer vezire uzattı. O da aynı sözleri söyledi ve bardağı kırmadı. Diğer vezir de aynı sözleri söyleyerek bardağı kırmayınca, Sultan Mahmud onu musâhibi Ayaz'a uzattı ve:
- Kır bunu! dedi. Ayaz, hiç tereddüt etmeden bardağı yere çaldı, ve kırdı. Sultan, Ayaz'a:
- Bardak kıymetli değil mi idi? dedi. Ayaz cevaben:
- Evet çok kıymetli idi. Fakat, sizin sözünüz bana bu bardaktan daha kıymetlidir. Bardağı kır emrine uymasam, onu kırmamakla sizi kırmış olurum, sizi kırmaktansa, böyle kıymetli yüz bin bardağı kırmak bana daha sevgilidir, deyip oradaki vezirlere ve padişaha riyaen güya iyi niyetlerini göstermek isteyen kişilere, ibretli bir emre, kayıtsız şartsız bağlanma dersini verdi.