İnsanların çogunun basına ne gelmis ise, hep öfke sebebiyle gelmistir. Bir anlık
öfke, insanın dünya ve âhiretini karartmaya yetmistir. Resûlullah efendimiz bir hadîs-i
serîftebuyurdu ki:“Kim ki öfkesinin gerektirdiği seyi yapmaya muktedir olduğu hâlde yapmaz
da öfkesini yenerse, kiyâmet günü Allahü teâlâ, onun kalbini hosnutlukla doldurur.”
Îsâ aleyhisselâm buyurdu ki: “Allahü teâlâ buyurdu ki, Ey âdemoğlu! Öfkelendiğin zaman beni
hatırla ki, ben de gadaplandığım zaman seni hatırlayayım ve yardımımla seni memnun edeyim.
Şüphesiz ki, benim sana olan yardımım, senin kendi nefsine yapacağın yardımdan daha
hayırlıdır.”İnsan öfkelendiği zaman, karar vermemelidir. Bu hâldeyken verilen karar sıhhatli
olmaz. Ömer İbni Abdül’azîz, öfkelendiği bir sahsa söyle dedi: “Eger beni öfkelendirmemiş
olsaydin, seni mutlaka cezâlandirirdim! simdi adâleti gözetemem diye seni cezâlandirmiyorum.”
Allahü teâlâ, Kur’ân-ı keriminde buyurdu ki: “Cennet ve Allahin mağfireti, gerek darlık ve
gerekse bolluk hâllerinde yedirip-içirenler ve öfkelenince öfkesini yenenler için hazırlandı.”
Ömer İbni Abdül’azîz bir gün bir sarhos gördü. Onu yakalattırıp cezâlandırmak istedi. Fakat
sarhos, ileri geri konuşarak halîfeye sövdü. Bunun üzerine halîfe, onu cezâlandirmaktan
vazgeçti. Kendisine, “Küfredince, sarhosu cezâlandiırmaktan niçin vazgeçtin?” diye sorulunca,
su cevâbı verdi: “O, bana küfretmekle beni öfkelendirdi. Eger bunun üzerine ben onu
cezâlandırmıs olsaydım, bunu öfkemden dolayı yapmış olacaktım. Hâlbuki, onu öfkemden
dolayı değil, Allahü teâlânın emrine muhâlif bir fiili işlediği, yani içki içtigi için
cezâlandirmam gerekir. Kendi öfkemden dolayi bir Müslümanı cezâlandırmaya râzı olamam.
İnsanlar, kızmak, öfkelenmek yönünden farklidir. Makbul olan geç kiziip tez yatısandır.
Hikmetler
Mehmet Oruç