Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretlerine bir kısım insanlar gelip; “Bâzı kimseler mescidde dünyâ lafı ediyor” diye şikâyette bulundular. Bunun üzerine Mevlânâ hazretleri; “Her kim altı yerde dünyâ sözü ile meşgûl olursa otuz yıllık temiz ve kabûl olmuş ibâdeti reddedilir ve boşa gider. Bu altı yerin birincisi mescid, ikincisi ilim meclisi, üçüncüsü cenâze, dördüncüsü mezarlık, beşincisi ezan vakti, altıncısı Kur’ân-ı kerîm okunurkendir” buyurdular.
Mâverâünnehir beldesinde yetişen velîlerin büyüklerinden Aziz Nesefî hazretleri bir nasihatinde buyurdu ki: “Ey oğul! Bir mecliste bulunduğun zaman az konuş. Sana sorulmayan şeye cevap verme. Bir şey sorulursa cevâbını bilmiyorsan, bilmiyorum de. Bilmediğine, bilmem demek ilmin yarısıdır. Eğer cevâbını biliyorsan, kısa cevap ver. Sözü uzatma. Mecliste bulunanlara imtihân için bir şey sorma. Onlarla münâzara ve münâkaşa etme!”
Büyük velîlerden Bişr-i Hâfî hazretleri bir sohbetinde buyurdu ki: “Konuşmak hoşuna giderse sus, susmak hoşuna gidince konuş.”
İslâm âlimlerinin ve velîlerin büyüklerinden Celâleddîn-i Devânî çok konuşmanın zararlarını ve konuşma âdâbını şöyle anlatır: “Fazla konuşmamalıdır. Zîrâ çok konuşmak; zihin hafifliği, akıl zayıflığının alâmetidir. Kişinin heybetini kırar, îtibârını düşürür.”
Hazret-i Âişe validemiz buyurur ki: “Hiçbir sözü boş olmayan Resûlullah efendimiz, az, öz ve tâne tâne konuşurdu. Bir mecliste konuşsa, mübârek ağzından çıkan kelimeler sayılmak istense, sayılabilirdi.”
Âlimler demişlerdir ki: Lüzûmsuz çok konuşan bir kimseyi görürsen, bil ki, aklı yoktur. Söyleyeceği sözü iyice düşünmeden dile getirmemeli, ağzından çıkarmamalıdır.
Hikmet sâhibleri demişler ki: Önce düşünmeli, sonra söylemelidir. İhtiyaç, lüzûm olmadan konuşmamalıdır. Konuşurken gülmemelidir. Mecliste birisi konuşurken, sözünü kesip araya girmemelidir. Bir kimsenin anlattığı bir şeyi bilse de, bildiğini belli etmeyip, o kimse sözünü tamamlamalıdır...
Hikmetler
Mehmet Oruç i boşa çıkarır![/b]