RavzaGul.com
RavzaGul.com
RavzaGul.com
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

RavzaGul.com


 
KapıAnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Iman mücadelesine örnek

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
AKEVLER[HACER]
Admin
Admin
AKEVLER[HACER]


Mesaj Sayısı : 2365
Yaş : 66
Nerden : izmir
Reputation : 20
Kayıt tarihi : 09/02/10

Iman mücadelesine örnek Empty
MesajKonu: Iman mücadelesine örnek   Iman mücadelesine örnek Icon_minitime07.04.10 11:36

Zâlim ve kâfir bir toplulukta hidayeti bulan ve fakat
imanlarını açıkça ilân ettikleri takdirde kendilerine hayat hakkı
olmadığını anlayan bu iman kahramanı gençler için; dinleri uğruna kaçıp
Rabb'lerine sığınmaktan başka çare yoktu.
Dünya hayatının süsü ve
lüksü yerine mağarada yaşamayı tercih ettiler. Kavimlerinden nefretle
ayrıldıktan sonra kendi aralarında durumlarını görüştüler ve en sonunda
hep birlikte karar verdiler:
"Onlara: 'Madem ki siz onlardan ve
Allah'tan başka taptıkları şeylerden ayrıldınız, o halde mağaraya
sığının ki, Rabb'iniz size rahmetinden genişlik versin ve işinizde size
bir kolaylık hazırlasın.' denildi." (Kehf: 16)
Çünkü iman nurunun, sonunda Rahman olan Allah-u Teâlâ'nın rahmetine kavuşturacağı şüphesizdir
Gönderilenler:

Allah-u Teâlâ Mürselât sûre-i şerif'inde gönderilenlerin kıymetini, yüceliğini belirtmek için yemin ederek şöyle buyurmaktadır:

"Birbiri peşinden gönderilenlere andolsun ki!" (Mürselât: 1)

Allah-u Teâlâ bu gönderilenlerin her türlü hayırlarla, iyiliklerle gönderildiğini beyan buyurmaktadır.

Bütün
bunların hepsi O'nun dilemesi ve göndermesi ile olur. Kimi ne ile
gönderdi ise o vazifeyi yapar, hepsi de O'nun emri ve hükmü ile hareket
eder. Zira, yaratmak da emretmek de Allah'a mahsustur. Bütün âlemleri
dilediği gibi yönetmektedir.

Âyet-i kerime'de geçen
"Gönderilenler"den murad; hayır ile müjdeci olarak peşpeşe gönderilen
melekler, "Lâ ilâhe illâllah" ile gönderilen ve birbirini izleyen
Peygamber Aleyhimüsselâm Efendilerimiz olduğu gibi, onlardan sonra
peşpeşe gönderilen peygamber vekilleridir.

Onların vekillerinden murad ise, kibâr-ı evliyâullah'tan olan Mürşid-i kâmil'lerdir; başkasına şâmil değildir.

Yani bunları O gönderiyor, Allah-u Teâlâ'nın izniyle bu cihadı bu gönderilenler yapıyor.

Bu gönderilme durumunu size şöyle arzedelim:

İsa
Aleyhisselâm hayatta iken, dinini müjdelemek için zaman zaman çeşitli
yerlere dâvetçiler gönderiyordu. Antakya halkını Tevhid'e dâvet etmek
için Havârileri göndermişti.

"O zaman kendilerine iki elçi
göndermiştik de onları yalanlamışlardı. Biz de bir üçüncü ile onları
takviye edip desteklemiştik. Gerçekten biz size gönderildik
demişlerdi." (Yâsin: 14)

Dikkat edilirse onları görünüşte İsâ
Aleyhisselâm gönderdi, fakat Allah-u Teâlâ "Biz gönderdik." buyuruyor.
"Biz gönderdik." buyurulması, İsa Aleyhisselâm tarafından
gönderilmeleri de Allah-u Teâlâ'nın emriyle olduğundan dolayı olmuş
oluyor.

Bunların Allah-u Teâlâ gönderdiği için halkın onlara itaat etmesi gerekiyor.

Onlara isyan eden, gönderene isyan etti demektir. Âhirette de bundan ötürü muhasebeye çekileceği şüphesizdir.

"Ey kulum! Benim ahkâmım sana duyurulmadı mı? Benim ahkâmıma mı iman ettin, yoksa imamına mı iman ettin?"

İmama
iman edenler, iman ettikleri imamın orada da peşinde olup cehennemi
boylayacaklar. Çünkü Allah-u Teâlâ'nın hükmünü hiçe saydılar.

Âyet-i kerime'de:

"İnsan sınıflarından her birini biz o gün imamlarıyla beraber çağıracağız." buyuruluyor. (İsrâ: 71)

İmam;
insanlara öncülük eden, beraberinde de kendi yolunca giden ve peşinden
gelen bir topluluk meydana getiren lider, önder demektir.

Bu
bakımdan Allah yoluna dâvet eden, birliğe beraberliğe gayret eden
imamlar olduğu gibi, cehenneme dâvet eden imamlar da vardır.

Allah yoluna dâvet eden imamlar hakkında Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmaktadır:

"Yarattıklarımızdan öyle bir topluluk da vardır ki, onlar Hakk'a iletirler ve Hakk ile hüküm verirler." (A'râf: 181)

O'nun memur ettiği, vazife için ileriye sürdüğü kimseler bunlardır, Hakk'ı tebliğ eden ve halkı Hakk'a çağıran yine bunlardır.

Onların kalbinde yalnız Hazret-i Allah olduğu için Hazret-i Allah ile Hazret-i Allah'a götürürler.



Dünya
bozulmaya yüz tuttuğu, fitne ve fesadın arttığı bir zamanda Allah-u
Teâlâ sevdiği ve seçtiği bu kullarından birisini gönderir, o ifsadı
kaldırır.

Hele dünyanın son zamanında; dinsizliğin, zina, fuhuş,
hayâsızlık gibi ahlâksızlıkların her türlüsünün, içkinin, kumarın son
haddine vardığı, fâizin alabildiğine yürüdüğü, bilhassa Deccâl'den daha
beter olan sapıtıcı imamların türeyip, din-i İslâm'ı aslından çıkarmak
istedikleri bir anda, Allah-u Teâlâ yeni bir din değil de, ancak İslâm
dinini kuvvetlendirmek, halkı imana dâvet etmek için bir dâvetçi
gönderir.

Bu en büyük fitne zamanında ise Hâtem-i veli'yi gönderir.

Allah-u Teâlâ'nın hükümlerini ayakta tutmak için, kâfirlerin küfrünü ortaya koymak için, bu fesadı yok etmek için.



Seyyiat Zamanı:

Günahların
açık olarak işlendiği ve isyana dönüştüğü, dünya kurulalıdan beri bir
eşinin gelmediği, böyle bir bunalım geçirilmediği, her türlü fitnenin
ortaya çıktığı, her türlü kötülüğün anasının mevcut olduğu yirmi
birinci asrın seyyiat zamanında yaşıyoruz.

Eskiden nehir düz akıyordu, şimdi ise ters akıyor.

İslâmiyet
yaşanıyordu, her yerde yaygındı, İslâm âdeti üzerinde hareket
ediliyordu. İslâm yolunda yürümek kolaydı. Herkes gidiyor, sen de
kendiliğinden gidiyordun. Kendini o kaynağa kaptırdığın zaman seni
götürüyordu.

Şimdi ise tamamen ters akıyor. Senin Hakk'a doğru
gidişin, o suya doğru vurmana benziyor. Hatta o su da üstelik âfât suyu
oldu. Eğer mâzaallah insan bırakıldığında, o âfât seline kapılıp gider
de, hiç farkında bile olmaz.

İşte zaten;

"Ümmetim fesâda düştüğü bir zamanda sünnet-i seniye'me sarılanlara yüz şehit sevabı vardır." (Beyhakî)

Hadis-i
şerif'inin sırrı burada toplanıyor. Bugün Sünnet-i seniye'ye riâyet
edenlere yüz şehit sevabı var. Böyle bir mükâfatın verilmesi, yürüyenin
çok az ve yürüyebilmenin çok güç olması sebebiyledir.

İmâm-ı
Rabbânî -kuddise sırruh- Hazretlerimiz, Ashâb-ı kehf Hazerâtı'nın
fazilet ve efdaliyetinin o günkü güçlükten husule geldiğini beyan
buyuruyor. Başka bir şeyden değil. O gün İslâmiyet'i muhafaza etmek çok
zor, küfür ise çok yaygındı. O çok azgın küfrün içinde birkaç fert
Hazret-i Allah'a sığındılar. Kalplerindeki imanlarını muhafaza etmek
için başka yere hicret etmeye karar verdiler. Bu kadar büyüklükleri ve
faziletleri bundan ötürüdür.

Biz de deriz ki, bugün suyun ters
aktığı tarafa gitmenin güçlüğü çok büyüktür. Yürümek çok güç olduğundan
ve az fert de olduğundan, bugün yürüyebilen kimselerin fazileti o
nispette büyüktür.

Enes bin Mâlik -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyuruyorlar:

"İnsanlara öyle bir zaman gelecektir ki, aralarında dini üzerine sabreden, ateşi elinde tutan gibidir." (Tirmizî)

Bu
güçlükler içerisinde azmeden, Allah'ına yönelen, yürümeye çalışan
kimseler için hem dünyada hem de ahirette büyük saâdetler vardır.

Cenâb-ı
Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Ma'kıl bin Yesar
-radiyallahu anh-den rivayet edilen diğer bir Hadis-i şerif'lerinde:

"Fitne-fesadın çoğaldığı bir zamanda ibadet etmek, bana hicret etmek gibidir." buyuruyorlar. (Müslim: 2948)

Fitne
zamanında yapılan ibadetin faziletli olması, insanların ekserisi
fitneye karışarak ibadetten gafil kaldıkları içindir. Allah-u Teâlâ bir
kulunu muhafaza edip hıfz-u himâye tasarruf-u ilâhisine aldığı zaman
böyle oluyor.



Allah-u Teâlâ insanların imanlarındaki
samimiyetlerini ispatlamaları için bir imtihan olmak üzere onları
hayırla da şerle de dener.

Hayrı takdir etmiş ve onu bir sebebe bağlamıştır. Şerri de takdir eden O'dur. Onu da defetmek için sebepler hazırlamıştır.

Âyet-i kerime'lerinde şöyle buyurmaktadır:

"Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz." (Enbiyâ: 35)

Müslümanların
dinlerini gereği gibi yaşayamama-ları, dalâlet ehli tarafından baskı
görmeleri bir fitnedir. Böylece sabırları ve İslâm'a bağlılıkları
denemeden geçirilmiş olur.

"Sabredecek misiniz diye bazınızı bazınıza fitne kıldık." (Furkân: 20)

"Altını,
ayarını belirlemek için ateşe sokmak" mânâsına gelen fitne; insanın
isyan veya sabrını ölçmeye yönelik her türlü imtihan demektir.

Bu
imtihanlarda Allah-u Teâlâ'nın hikmeti ve tedbiri basiret sahipleri
tarafından görülmüş, ayrıca kimin Allah-u Teâlâ'ya sığınıp sığınmadığı,
kimin sarsılıp kimin sarsılmadığı, kimlerin imanında sabit kaldığı,
kimlerin gerçek mümin kimlerin münafık olduğu ortaya çıkmış olur.

"Rabb'in her şeyi hakkıyla görmektedir." (Furkân: 20)

Sabredeni
de, sabırsızlık göstereni de; şükredeni de nankörlük edeni de çok iyi
bilir. O'nun yolunda gösterilen samimiyet ve bağlılıktan haberdardır.



Cenâb-ı
Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir çok Hadis-i
şerif'lerinde Asr-ı saâdet'ten kıyametin kopmasına kadar geçecek zaman
içerisinde zuhur edecek olan bir çok fitneleri gerek kapalı olarak
gerekse açık olarak haber vermiş; fitnelerin her tarafı gecenin
karanlıkları gibi saracağını, her fitnenin bir öncekini aratacağını, bu
sebeple hayatta olanların kabirdekilere gıpta edeceklerini,
müslümanların fitne dönemlerinde sabır ve teenni ile hareket etmelerini
ve imkânları nispetinde kalabalıklardan kaçınmaları gerektiğini
bildirmiş, ümmet-i muhteremesini gelecek fitnelere karşı uyarmıştır.

Hazret-i Ali -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir gün:

"Gençlerinizin fıska düştüğü, kadınlarınızın azdığı zaman hâliniz ne olur?" buyurdu.

(Yanındakiler hayretle):

"Yâ Resulellah! Yani böyle bir hâl mi gelecek?" dediler.

"Evet, hatta daha beteri!" buyurdu ve devam etti:

"Emr-i bil-ma'rufta bulunmadığınız, nehy-i anil-münker yapmadığınız vakit haliniz ne olur?" diye sordu.

(Yanındakiler hayretle):

"Yani bu olacak mı?" dediler.

"Evet, hatta daha da beteri!" buyurdular ve sormaya devam ettiler:

"Münkeri emredip, ma'rufu yasakladığınız zaman haliniz ne olur?"

(Yanında bulunanlar iyice hayrete düşerek):

"Yâ Resulellah! Bu mutlaka olacak mı?" dediler.

"Evet, hatta daha da beteri!" buyurdular ve devam ettiler:

"Ma'rufu münker, münkeri de ma'ruf saydığınız zaman haliniz ne olur?"

(Yanındakiler):

"Yâ Resulellah! Bu mutlaka olacak mı?" diye sordular.

"Evet olacak!" buyurdular. (Mecmau'z-zevâid)

İslâm'ın
en parlak devirlerinde, asırlarca sonra gelecek bozuklukları olduğu
gibi görüp tasvir etmek, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-
Efendimiz'in apaçık bir mucizesidir.



Huzeyfe -radiyallahu anh- der ki:

"Resulullah Aleyhisselâm bize:

'Müslüman olduğunu söyleyenlerin hepsini bana sayınız.' buyurdu.

'Yâ Resulellah! Sayımız altı yüz ilâ yedi yüze ulaştığı halde bize bir kötülük edilecek diye korkuyor musunuz?' dedik.

Bunun üzerine:

'Şüphesiz ki siz bilmezsiniz, belki de bir takım ibtilâlara maruz kalacaksınız!' cevabını verdi.

"Biz gerçekten imtihan olunduk. Öyle ki bizden bir kimse, namazını bile gizlice kılmak durumunda kaldı." (İbn-i Mâce: 4029)

Resulullah Aleyhisselâm, verdiği cevap ile başlarına bir ibtilânın gelmesinin beklendiğini haber vermiştir.



Ebu
Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resul-i Ekrem
-sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Ashâb-ı kiram -radiyallahu
anhüm- Hazerâtı'na hitaben şöyle buyurdular:

"Siz öyle bir
zamanda yaşıyorsunuz ki, kim memur olduğu vazifenin onda birini terk
ederse helâk olur. Fakat öyle bir zaman gelecek ki, onlardan her kim
kendisine emredilenlerin onda birini işlerse kurtulacaktır." (Tirmizî)

Çok tehlikeli, çok müzayakalı, çok da kıymetli bir zaman.

Diğer bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlar-dır:

"O günlerde, sizin kadar amel yapabilen bir kimseye elli kişinin ecri verilecektir." (Ebu Dâvud: 4341)



Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:

"Kıyamet
kopmazdan önce karanlık gece kıtaları gibi fitneler olacak. Bu
karışıklıklar içinde kişi mümin olarak sabahlayıp kâfir olarak
akşamlar, mümin olarak akşamlayıp kâfir olarak sabaha çıkar.

Bir çok kimseler azıcık bir dünyalık karşılığında dinlerini satarlar." (Tirmizî: 2196)

Fitnenin
vehametinden insan bir günde bu derece değişiklikler geçirecek, günü
gününe saati saatine uymayacak, kalpler bozulacak, iman sâfiyeti
kalmayacak.

Bir âhir zaman âlimi veya bir bölücü Allah-u
Teâlâ'nın hükmüne aykırı bir söz söylüyor, o da: "Bu doğru söylüyor!"
deyip tasdik ediyor, böylece azıcık bir dünyalık karşılığında dinlerini
fedâ ediyorlar.

Allah-u Teâlâ'nın hıfz-u himayesine tasarruf-u ilâhîsine aldığı kimseler hiç şüphesiz ki bu fitnenin dışında kalacaklardır.

Nitekim Ebu Ümâme -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif'te ise şöyle buyurulmaktadır:

"Bir takım fitneler olacaktır. Kişi o fitnelerde mümin olarak sabahlayacak ve kâfir olarak akşamlayacaktır.

Ancak Allah'ın, ilim ile (kalbini) ihyâ ettiği kimseler (bu tehlikeden) müstesnâdır." (İbn-i Mâce: 3954)



Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:

"Bir
takım fitneler olacaktır. O fitnelerde oturan ayakta durandan, ayakta
duran yürüyenden, yürüyen koşandan daha hayırlıdır. Kim o fitnelerin
başında dikilirse, fitneler onu yıkar. Her kim o fitneler zamanında
sığınacak bir yer bulursa, hemen oraya sığınsın." (Müslim: 2886)

Kişi o fitnelerin tehlikesinden ve fitnelere karışanlardan ne kadar uzak durursa onun için o kadar hayırlıdır.

Bir çok fitneler zuhur edecek, ediyor da. Herhangi bir karışıklık çıktığında siz uzak durun, o ateşin içine girmeyin.



Huzeyfe -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyuruyorlar:

"Bir
takım fitneler olacaktır. O fitnelerin kapıları başında cehennem
ateşine çağırıcı kimseler olacaktır. Bir ağacın kökünü ısırır halde
ölmen onlardan birisine tâbi olmandan senin için daha iyidir." (İbn-i
Mâce: 3981)

Fitne dönemlerinde fitne gruplarından uzak durmak en uygun olanıdır.



Nitekim Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir diğer Hadis-i şerif'lerinde de şöyle buyuruyorlar:

"Mutlu
kimse fitnelerden uzakta kalandır, mutlu kimse fitnelerden uzakta
kalandır, mutlu kimse fitnelerden uzakta kalan ve fitneye maruz kalıp
da sabreden kişidir. Fitneye başlayan ve çalışanın vay haline!" (Ebu
Dâvud
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Iman mücadelesine örnek
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Ne Güzel Örnek Efendimiz A.S.V.
» İMAN DUASI...
» Tecdid-i İman ve Nikah Duâsı ...............
» Hz. Ümmü Habibe Bin-i Ebi Süfyan] - “İman ve sabrın mükâfatı

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
RavzaGul.com :: İSLAM :: Sahabelerimiz-
Buraya geçin: