RavzaGul.com
RavzaGul.com
RavzaGul.com
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

RavzaGul.com


 
KapıAnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Sultan Abdulaziz Han

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin
Admin
Admin


Mesaj Sayısı : 407
Yaş : 42
Nerden : ısparta
Reputation : 2
Kayıt tarihi : 03/03/09

Sultan Abdulaziz Han Empty
MesajKonu: Sultan Abdulaziz Han   Sultan Abdulaziz Han Icon_minitime19.12.09 18:06

Sultan Abdulaziz Han
Otuz ikinci Osmanli padisahidir. Babasi Sultan II. Mahmud, annesi buyuk hayir ve hasenatlar sahibi Pertevniyal Sultan’dir.
1861 yilinda tahta geçti. Saltanat muddeti 14
senedir. Zeki ve hamleli bir padisahdi. Kendisine kuçuk yastan itibaren
gayet itinali bir tahsil yaptirilmisti.

O’nun saltanatina tekaddum eden gunlerde "Tanzimat Fermani"
ile bati taklidçiligi yolu açilmis ve bu istikamette atilan adimlar,
halkin ruhunda devlete karsi ilk kuskunluk tohumlarini filizlendirmeye
baslamisti. Sultan II. Mahmud ve halefi Sultan Abdulmecid,
bu yolda yurumus, an’anevi ordu seklimiz olan yeniçeriligin ilgasindan
cenazelerin bando-mizikayla kaldirilmasina kadar çesitli inkilab
hareketleriyle devletin teb’asina yabancilasmasi ve ahkam-i ser’iyyeden
uzaklasmaya baslamasi çigirini açmislardi. Halk kuskun; rical, bati
aleminin kaydettigi terakki karsisinda saskin ve mutereddiddi. Islam’in
dusmanlari ise, bati ile aramizda husule gelen mesafenin vebalini,
muazzez Islam’a yuklemek için sinsi bir propaganda faaliyetine girismis
bulunuyordu. O derecede ki, daha sonra sair Ziya Pasa bu keyfiyeti, su
beyti ile en guzel bir surette ifade edecekti:

"Islam imis devlete pabend-i terakki,
Evvel yog idi isbu rivayet yeni çikti!.."
Halbuki Avrupa’daki terakki,
hiristiyanligin veya ona dayanan usul, erkan ve kulturun mahsulu
degildi. Bu keyfiyet, Amerika’nin kesfi ve buradan buyuk bir bakir
servet elde edilmesi, buharli geminin icadiyla Afrika’nin guneyindeki
Umidburnu’ndan dolasilmasi ve bu suretle baharat, ipekli kumaslar gibi
uzak sark mallarinin batiya intikaliyle ticaret yollarinin degismis
bulunmasi ve bunun neticesinde Avrupa’da bir "sanayi inkilab"i vucuda
gelmesi gibi busbutun baska ve sirf iktisadi olan sebeplerin eseriydi.
Hal boyleyken, dusmanlarimiz iki alem arasindaki farki, yanlis bir
te’vil, tefsir ve telkin ile bizi kendi orijinal (nev’i sahsina
munhasir) dunya gorusumuzden, ictimai nizamimizdan ve pur-islami olan
hayat uslubumuzdan uzaklastirmaya basladilar. Bu yanlis yolu, bize
kasden dogru gosterip terakki için yegane çare imis gibi telkin
ettiler. Bu telkin, basta devrin pasalari olmak uzere padisahlari bile
te’siri altina alacak bir sumul kazandi.

Diger taraftan 1826 yilinda yeniçeriligin ilgasiyla
an’anevi ordu nizami bozuldugundan iki yil sonra Ruslar’in onbes bin
kisi gibi cuz’i bir kuvvetle Edirne’ye sarkabilmeleri, 1829 yilinda
Yunanistan’in kurulusu emr-i vakisi ile karsilasilmasi, 1832’de bir
Osmanli valisi Kavalali Mehmed Ali Pasa’nin ordusunun Kutahya’ya kadar
gelebilmesi ve asirlardan beri maglubiyet gormemis bir devletin bu
durum karsisinda Rusya’dan yardim istemek mecburiyetinde kalmasi, milli
gururu rencide etmis, vicdanlar rahatsiz olmustu.

II. Mahmud, devrinin gailelerinden teessure kapilmis, verem olmustu. Ciliz, hastalikli ve bati kasisinda aciz bir padisahdi. Halefi Sultan Abdulmecid de ayni bati taklidçiligi yolunda yurumustu. Bunlarin arkasindan gelen Sultan Abdulaziz
ise, cesur, hamleli, fikren ve ruhen saglam bir padisah olarak halkin
ruhunda birikmis olan melali (huznu), kisa zamanda surura çevirmis,
eski futuhat devirlerinin avdet edecegi umidlerinin belirmesine sebep
olmustu. Pehlivan yapili vucudu da bu hissi takviye ediyordu. Gerçekten
guresi tesvik eden, dusmanlarina karsi harbi goze almaktan çekinmeyen,
bu maksadla ordu ve donanmayi dunyanin en ileri seviyesine çikarmaya
çalisan Sultan Abdulaziz’in devri, Tanzimat’la baslayan
yilginliktan milletçe silkinip dogrulma temayullerinin bir baslangici
olmustu. O’nun faaliyetlerinin ana hedefi Tanzimat’la açilmis bulunan
batililasma hareketlerini akamete ugratarak, kendi milli ve dini
huviyetine sadik kalmak ve bu yolda ilerlemekti. Lakin kendisine
tekaddum eden yillarda bu kendinden kaçis, o hadde vasil olmustu ki,
Napolyon Code-civili (Kod Sivil) denilen Fransiz medeni kanunu aynen
tercume edilip alinarak, musluman teb’aya tatbik edilmesi gibi
temayuller belirmisti. Sultan Abdulaziz, bu cinayet derecesinde vahim
olan hareketi, devrinin buyuk alimi olan Ahmed Cevdet Pasa ile elele
vererek Islam hukukundan yapilmis bir medeni kanun demek olan Mecelle-yi Ahkam-i Adliyye’yi kisaca "Mecelle" denilen buyuk kanun metnini ortaya çikararak onlemistir.Zamaninin butun silahlarini en iyi bir sekilde kullanmayi ogrenmis olan Sultan Abdulaziz, dedesi Yavuz Sultan Selim Han gibi olmaya çalisiyordu.

Sultan Abdulmecid Han’in olumu uzerine 1861’de tahta
çikmisti. Osmanli Devleti’nin durumu son derece karisik idi. Mali
sikinti son haddindeydi. Karadag’da çikan isyan, Sirplar’la savasa yol
açabilecek durumda idi. Avrupa devletleri bu hali firsat bilerek,
aracilik tekliflerini arttiriyorlardi. Zira Sultan’in Tanzimat’tan vaz
geçmesinden endise duyuyorlardi.

Bu durumu fark eden Sultan, hemen bir hatt-i humayun çikardi. Fermanda soyle deniyordu:
"Devletin maddi
gucunun artirilmasi ve halkin hayat seviyesinin yukseltilmesinden baska
maksadimiz yoktur. Devlet malinin telef edilmemesi ve israfdan
korunmasi sarttir. Muslim ve gayr-i muslim ayird etmeksizin
memleketimizde yasayan herkes, dinimizin emirleri çerçevesinde adaletle
yonetilecek ve hepsi adalet onunde esit muamele gorecektir.

Yuce devletimizin istiklalinin devam etmesi ve halkin refah içinde yasamasi, en buyuk gayemizdir. Cenab-i Hakk, Peyygamber -Sallallahu Aleyhi ve Sellem- hurmetine cumlemizi muvaffak eylesin!"
Bu fermanla birlikte
mevcud hukumetin de yerinde birakilmasi, batili devletlerin Tanzimat’la
alakali endiselerini nisbeten ortadan kaldirdi.

Sultan, israfa karsi, kendinden ve saraydan baslayarak tedbirler aldi. Devletin mali durumunu duzeltmeye basladi.
Sultan Abdulaziz, butun dunyanin alakasini celbetmis
bulunuyordu. Bundan dolayi, Fransa ve Ingiltere’ye davet edildi.
1867’de Dolmabahçe onunden Sultaniye yatina binerek yola çikti. Boylece
Osmanli tarihinde yabanci ulkelere seyahat eden ilk padisah oldu.

Koca Sultan, Paris’te buyuk bir torenle III. Napolyon
tarafindan karsilandi. Serefine verilen yemekte yanina oturan III.
Napolyon’un:

"–Ekselans Hazretleri! Girit için en guzel çozum yolu olarak, adanin Yunanistan’a terkini dusunseniz!.."
demesi uzerine Sultan celallendi. O diplomatik munasebetlerde zaaf
gosterecek bir padisah degildi. Bundan dolayi, bu kendisini yoklama
mahiyetindeki suale su cevabi verdi:

"–Ekselans! Osmanli Devleti, yirmiyedi sene Girit
için kan doktu. Her karis topragini sehid kanlari ile suladi. Ordumda
tek bir asker, donanmamda tek bir sandal kalana kadar ecdad mirasini
korumak mecburiyetindeyim..."
Beklenmiyen bu siddet karsisinda III. Napolyon, ozur dilemek zorunda kaldi.
Sultan, Ingiltere ve Fransa seyahatinden Istanbul’a muhtesem ve gayet basarili diplomatik zaferlerle donmustu.
Istanbul’da da halkin coskun tezahurati ile
karsilandi. Zira millet, O’nda yukselis devri padisahlarinin temayul ve
dirayetini goruyor ve yeni zaferlerle devletin, bir kere daha silkinip
sahlanacagini umuyordu.

Sultan Abdulaziz, ecdadin devri ile kendi devri arasindaki kudret ve ihtisam farkini su sozleri ile ne guzel ifade etmistir:
"Atalarimiz batiya at
sirtinda futuhat için giderlerdi. Bizler ise, simdi tren ve vapurla,
ancak diplomatik seyahat için gidebiliyoruz!"

Abdulaziz Han, gayet dindarane ve intizamli
bir hayat suren durust bir insandi. Hayati boyunca su yerine zemzem
içecek kadar takva sahibi idi. Hatta Avrupa’ya seyahate gittigi zaman,
abdest suyunu beraberinde goturdugu rivayet edilir. Muntazaman namaz
kilar ve çok çok Kur’an-i Kerim okurdu. Caniyane bir surette
katledildigi zaman odasindaki kuçuk masanin uzerinde "Sure-i Yusuf"
açik oldugu halde bir Kur’an-i Kerim bulunmustu. O’nun mubarek
kanlarinin bulastigi bu Kur’an-i Kerim, el’an Topkapi Sarayi’nda
muhafaza edilmektedir.

Birgun hasta yataginda baygin ve sararmis bir vaziyette yatarken Sultan Abdulaziz’e:
"Medine-i Munevvere mucavirlerinden bir dilekçe var!" denildiginde yaverlerine:
"–Derhal beni ayaga
kaldiriniz! Harameyn’den gelen talebleri ayakta dinleyeyim! Allah
Rasulu’ne komsu olanlarin talebleri, boyle ayak uzatilarak edebe
mugayir bir sekilde dinlenmez!.."
diyerek Medine’ye ve Hazret-i Peygamber’e olan muhabbetini guzel bir surette izhar etmistir.

Her Medine-i Munevvere postasi geldiginde abdest
tazeler, mektuplari «Bunlarda Medine-i Munevvere’nin tozu var!» diye
opup alnina goturur, ondan sonra baskatibe uzatir ve «Aç, oku!» derdi.

Yukarida arzedildigi gibi Abdulaziz Han tahta çiktigi
zaman, batililarca adeta buyulenmis ve onlarin siyasi emellerine tabi
bir hale gelmis bulunan ve kendilerine Jon Turk (Genç Turk) denilen
insanlar elinde devletin içten çokertilme faaliyetinin had safhaya
ulasdigi bir devredir. Bunlar -ekseriyetle- Fransa’da tahsil gormus ve
orada hususi bir sekilde misyonerler tarafindan sinsice yetistirilmis,
Istanbul’a kalbleri Fransiz, uniformalari Osmanli olarak donmus
kimselerdi. Sanki devletin içinde garbin yeniçerileri olmuslardi.
Memleket, disdan maddi istilaya ugrarken, içten de manevi bir tahribata
maruzdu. Tanzimat Fermani ile misyonerlik faaliyetleri artmis, basta
Ermeniler olmak uzere hiristiyan azinliklar ustundeki tahrikler
çogalmisti. Mesela Harput bolgesinde altmisiki misyoner merkezi
açilmis, yirmibir kilise yapilmisti. Kadin misyoner Maria A. West,
"Romance of Mission"adli kitabinda:

"Ermenilerin ruhuna girdik.. Hayatlarinda ihtilal yaptik!.." demektedir.
Lisan ogretmek gayesi ile Anadolu’nun her tarafinda,
aslinda birer misyonerlik karargahi olan birçok mektebler açilmisti. Bu
faaliyetlerin en yogun goruldugu yabanci okullar arasinda
Gaziantep’deki Antep, Merzifon’daki Anadolu ve Istanbul’daki Robert
Koleji basta gelir. Bazilarina ise, hiç Turk talebe alinmamistir. Okul
muduriyetlerine papazlar tayin edilmistir.

Memleket bir kultur erozyonu ile karsi karsiya
gelmisti. Abdulmecid Han devrinden kalan bu çokuntu, Abdulaziz Han’in
direnmeleri ile asgariye inmis, neticede bu mukavemet, O’nun sehadet
kanlarina burunmesine vesile olmustur.

Sultan Abdulaziz Han, gayet ileri goruslu bir
padisahdi. Belgrad, Istanbul, Bagdad ve Kahire’yi elimizde
bulundurmadikça cihan siyasetinde buyuk bir rol oynayamayacagimizi
soylerdi. Bu gorus, bilahare Almanlar’in emperyalist temayullerinin
uyandigi sirada getirdikleri "yedi B" formulune benzemektedir.
Almanlar, buyuk devlet olabilmek için Berlin’den Bomba’ya kadar "B"
harfi ile baslayan yedi buyuk merkezin ele geçirilmesi luzumundan
bahsetmislerdir.

Sultan Abdulaziz Han’in siyasi emelleri içinde
Turkistan bile vardi. Oraya el atmis, Iran ve Turkistan’da Turk
unsurlar için Turkçe egitim yapan mekteblerin açilmasina amil olmustur.

Donanmasinin Kizildeniz’deki bolumu, Endonezya’yi
tenkile (ezmeye) giden Ingiliz donanmasinin onunu kesmis, O’nu geri
donmeye mecbur birakmisti. Gerçekten de denizcilige o kadar ehemmiyet
vermisti ki, O’nun zamaninda Fransiz gemilerinin Haliç tersanesinde
muvaffakiyetle tamirinden dolayi III. Napolyon bir tesekkur mektubu
gondermisti.

Bu durum, Osmanli’nin hasta adam diye
ifadelendirildigi bir devirde bile gosterdigi kudret ve muvaffakiyetin
sahane bir misalidir. O boylece hala "devlet-i ebed-muddet" diye yad olunmaya layik bir devlet oldugunu gostermisti.

Sultan Abdulaziz’in saltanat yillarinda, otuz sene
muddetle Ruslar’a karsi sanli bir mucadele vermis ve nihayet teslim
olmak zorunda kalmis bulunan Seyh Samil Hazretleri, hacc için
Çar’dan izin almis ve Istanbul’u ziyarete gelmisti. Sultan, sarayda
birçok hazirliklar yaptirmis, butun Istanbul’u buyuk bir sevinç
kaplamisti. Herkes sahile toplanmisti. Rus vapuru Dolmabahçe onunde
demirlediginde, Sultan Abdulaziz’in saltanat kayiklari, Imam Samil’i ve
aile efradini saraya getirdiler. Abdulaziz Han, O’nu sarayin kapisinda karsiladi ve buyuk bir hurmetle:

"–Babam kabrinden kalksaydi, ancak bu kadar sevinebilirdim!" diyerek bir çok iltifatlarda bulundu.
HAINANE BIR SUIKAST
Çesitli vesilelerle su-i halleri gorulmus,
once azledilmis, sonra tekrar kendilerine mevki verilmis olan dort
kisi; Huseyin Avni Pasa, Mithat Pasa, Mutercim Rusdu Pasa ile Hayrullah
Efendi, padisaha ihtilal hazirligi yapiyorlardi.

Huseyin Avni Pasa, 1871’de gorevinden azledilip
rutbeleri sokulerek Isparta’ya gonderilmisti. Daha sonra da Mahmud
Nedim Pasa tarafindan seraskerlikten de azledilmisti. Yapmak
istediklerini «Kinim dinimdir!» diyerek ifade eden Huseyin Avni Pasa,
Sultan’in hal’ edilmesi yaninda O’nu oldurmegi de dusunuyordu.

Mithat Pasa ise, siyasi ve din kulturunden mahrum
olarak yetismisti. Yanlis kararlarindan ve yolsuzluklarindan oturu
sadrazamliktan azledilmisti. Hayal-perest olan Mithat Pasa’nin, birgun
içki masasinda Osmanli hanedanini ortadan kaldirip sultan olacagini
iddia ederek:

"–Bunda ne var ki?! Al-i Osman olacagina biraz da Al-i Mithat olsun!.." dedigi rivayet olunmaktadir.
Mutercim Rusdu Pasa, iki sefer sadarete, uç defa da
seraskerlige getirilmesine ragmen su-i halinden dolayi azledilmisti. O
da menfaatinin kesilmesi sebebi ile padisaha kin baglamisti.

Hayrullah Efendi’ye gelince, Rusdu Pasa’nin himayesi
ile getirildigi Seyhulislam’lik makamindan bir ay gibi kisa bir zamanda
azledilmesi, onun da padisaha karsi kin baglamasina sebeb olmustu.

Bu dortlu çete grubu, talebeleri kiskirtarak numayis
yaptilar. Padisah, kan dokulmemesi için yine bunlari is basina geçirdi.
Boylece ihtilalciler, istedikleri yere ulastilar. Is padisahi hal’
etmege kaldi.

Ihtilal sabahi, Daru’s-seade Agasi Cevher Aga,
padisahi uyandirmaga cesaret edemedi. Pertevniyal Valide Sultan’i
uyandirdi. O da Sultan Abdulaziz Han’i uyandirdi. Yeni padisahin culus
toplari atiliyordu. Abdulaziz Han annesine:

"–Bunlar beni III. Selim’e mi dondurecekler? Ben bunu
kimlerin yaptigini biliyorum..." diyerek ihtilalcileri saydi. Sonra
dilinden:

"Ben bu felaketi, otuz-kirk defa ru’yamda gordum.. Takdir-i ilahi boyle imis!" ifadeleri dokuldu.
Sultan Abdulaziz Han, sagnak yagmuru altinda
kayiklarla Topkapi Sarayi’na goturuldu. Sahsi serveti, hanimlarin
kulaklarindaki kupelere kadar ihtilalciler tarafindan yagmalandi. III.
Selim’in odasina goturuldu. Abdulaziz Han:

"–Beni amcam gibi burada bitirmek istiyorlar!" dedi.
Uç gun kuru tahta uzerinde aç ve susuz olarak birakildi. Islak elbiselerinin degistirilmesine dahi izin verilmedi.
Daha sonra kendisi için ayrilan odaya geçirildi.
Fakat Sultan Abdulaziz, V. Murad’a mektup yazarak Besiktas’taki
Fer’iyye Sarayi’na naklini istedi. Arzusu yerine getirilerek Fer’iyye
Sarayi’na nakledildi.

Huseyin Avni Pasa, pehlivanlardan uç kisiyi Fer’iyye
Sarayi’nda mahsus bahçivanlikla vazifelendirdi. 4 Haziran 1876 sabah
sularinda odasina girdiler. Abdulaziz Han, bir muddet onlara karsi
koydu. Cinayete intihar susu vermek için O’nun bileklerinin damarlarini
kesen zorbalar, hiçbir sey yokmus gibi gizlice islerinin basina
donduler.

Valide Sultan, oglunun kanlar içinde yerde yattigini
gorunce aglamaya basladi. Tertipledigi katlin neticesini almak için
Huseyin Avni Pasa, saraya geldi. Yarali Sultan’i saray karakolunun
kahve ocagina goturulmesini emretti. Henuz can çekisen Sultan’a doktor
mudahelesini geciktirdi. Mazlum Sultan, caniler çetesi Huseyin Avni,
Mithat ve Rusdu Pasalar’in gozleri onunde sehiden vefat etti.. Rahmetullahi Aleyh!..

Sultan Abdulaziz Han’in hunharca katli uzerine kizkardesi Adile Sultan’in yureginden su izdirapli misralar dokulmustur:
Cihan matem tutup kan aglasin Abdulaziz Han’a
Meded Allah, mubarek cismi boyandi kizil kana!..
Nasil hemsiresi bu Adile yanmaz o hakana,
Ki kiydi bunca zalimler karindas-i cihan-bana...
Hazret-i Peygamber -Sallallahu Aleyhi ve Sellem- Efendimiz:
"Halis insan, buyuk bir tehlike uzerindedir!" buyurmuslardir.
Sultan Abdulaziz’in feci bir surette ortadan
kaldirilmasi da, bu hadis-i serifte isaret edilen tehlike sebebiyle
olmustur. Ancak bu olus, O’nun sahsindan ziyade milletin kaderiyle
alakali bir ilahi takdirden baska turlu izah olunamaz. Zira Sultan
Abdulaziz’in feci katli, milli tarihimizin en onemli bir donum noktasi
olmustur.

Gerçekten O’ndan sonra felaketlerin onu alinamamis,
çokus, Sultan Abdulhamid’in dirayetli siyasetiyle bir muddet
geciktirilmisse de, nihayet bu azametli devletin yikilmasi ve ulkemizde
Islam’in gariblik doneminin baslamasi onlenememistir.
Muhammed Ali ESMELI
MILLETIN DUASI
Etmek için gonlu rahmetten cuda
Ummana uzanan eller kirilsin!
Vermisiz veririz binlerce feda,
Reyhana uzanan eller kirilsin!
Garibdir bu dinin gulleri ya Rab,
Kahreyle su kara yelleri ya Rab,
Sanki Ebu Leheb’in elleri ya Rab,
Imana uzanan eller kirilsin!
Nura nefret kusan Ebu Cehiller,
Zulumde Nemrud’dan daha ehiller,
Ya Rab, bunlar hiç insafli degiller;
Kur’an’a uzanan eller kirilsin!
Gonul kabemizi yikmaya gelen,
Mel’un Ebrehe’nin ustune gokten,
Sal Ebabil kuslarini yeniden
Burhana uzanan eller kirilsin!
Bizi haramiye kervan eyleme,
Su yerde ismini kurban eyleme,
Yedi kat gokleri zindan eyleme,
Ezana uzanan eller kirilsin!
Tuzaklar bulbulu bogmadan daha,
Gulu kurban için egmeden daha,
Kirli parmaklari degmeden daha,
Vicdana uzanan eller kirilsin!
Onune serilmis onca ibreti,
Gormez helak olan bunca milleti.
Su kor baslar haketmistir zilleti
Yaran’a uzanan eller kirilsin!
Koru Kur’an’ini, yasasin Islam,
Safasi, sifasi eylesin devam,
Hasta can çikmadan yalvarir Mevlam
Dermana uzanan eller kirilsin!..
Hazret-i Nuh gibi avaz eyleriz,
Ve "enni maglubun fentasir" deriz.
Ver nusrat elini tutsun elimiz
Subhana uzanan eller kirilsin!
Sukuti der, budur bir tek silahim,
Duamizi kabul eyle Allah’im.
Bir mujdeyle dogsun artik sabahim
Irfana uzanan eller kirilsin!
Nankorlere hurmet için seytanca
Furkan’a uzanan eller kirilsin!


Osman Topbas

Kaynak: Altinoluk dergisi, Ekim 1997
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://ravza.forum.st
 
Sultan Abdulaziz Han
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Sultan Ibrahim
» Besinci Sultan Murad
» Sultan Mehmed Resad
» Sultan II. Bayezid
» Ikinci Sultan Osman

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
RavzaGul.com :: TARİH :: OSMANLI İMPARATORLUGU :: PADİŞAHLAR-
Buraya geçin: