RavzaGul.com
RavzaGul.com
RavzaGul.com
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

RavzaGul.com


 
KapıAnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Yüzümüz Güneşe mi Dönük?

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
nurgül
Admin
Admin
nurgül


Mesaj Sayısı : 3494
Nerden : İstanbul
Reputation : 3
Kayıt tarihi : 04/11/09

Yüzümüz Güneşe mi Dönük? Empty
MesajKonu: Yüzümüz Güneşe mi Dönük?   Yüzümüz Güneşe mi Dönük? Icon_minitime19.12.09 18:03




Her şeyin bir yüzü vardır. Bu yüz, o şeyin hem dışa açılan kapısıdır, hem de batınına gireceğimiz bir kapı… Ne olduğumuz, nereden geldiğimiz, nereye gittiğimiz, kulluğumuzun derecesi, iyiliklerimiz, kötülüklerimiz, hep yüzümüzdedir. Yani bizler, yüzümüzde var olanlar kadarız!

Hadis-i şerifte Yüce Peygamberimiz s.a.v., “Müminin ferasetinden sakının; çünkü baktığında Allah’ın nuruyla bakar.” buyurmaktadır. (Tirmizî). Müslüman olma basamağından mümin olma basamağına ulaşabilmiş değerli insanların idraki ve önsezileri o kadar genişlemiştir ki, onların yanında yüzümüzün herhangi bir çizgisini saklamamız mümkün değildir. Onların yanında yüzümüz nasıl gözüküyor acaba? Aynada gördüğümüz gibi mi, yoksa farklı varlıkların yüzleri gibi mi?

Dikkatlerimizi Cenab-ı Hakk’ın nazar ettiği kalbin sahibi ve evrenin özü olan insandan diğer varlıklara doğru yöneltirsek, zerreden kürreye evrendeki her varlığın kendisini ifşa eden bir yüzü olduğunu inkâr edebilir miyiz? Her şeyi Allah Tealâ yarattığına göre, yarattığı her şeye bir yüz giydiren de O’dur.

Yüzünü Allah’a dönenlerden olmak

Bütün varlıkların yüzleri, kendilerini yaratan ve kendilerini kemale erdiren Allah’a dönüktür. Bitkilerin yaprakları nasıl güneş ışınlarının geldiği tarafa dönükse, tarlalarımızdaki ayçiçeği güneş gidince nasıl yüzünü hüzünle toprağa çeviriyorsa, insan da yüzünü, aşağıdaki ayette de belirtildiği üzere, Allah’a ve O’nun dinine çevirmelidir:

“Sen yüzünü, Allah’ı birleyici olarak doğruca dine çevir; Allah’ın yaratma yasasına uygun olan dine dön ki, insanları ona göre yaratmıştır. Allah’ın yaratması değiştirilemez. İşte doğru din odur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Rum, 30)

İnsan ya yüzünü Allah’a ve O’nun ayetlerine çevirir, ya da O’ndan ve O’nun ayetlerinden yüz çevirir. Dikkat edilirse arada kalan insan yoktur; ya Allah ile birlikte ya da Allah’tan uzakta... Ancak şükreden veya nankörlük eden herkes, hepimizi koruyan gökkubbenin altında yaşamaktayız:

“Göğü, korunmuş bir tavan yaptık. Onlarsa hâlâ göğün, Allah’ın ayetlerinden yüz çevirmektedirler.” (Enbiya, 32)

Evrendeki yıldızlar, hatta toz bulutları bile Cenab-ı Hakk’ın takdir buyurdukları kendi yörüngelerinde dönerek, yaratılış gayelerine uygun görevlerini yaparak, kendilerine has zikirleri içerisinde yüzlerini Allah’a dönmüşlerdir.

Yüzünü Allah’a döndürmüş insan güneşten beslenmeye hak kazanmış demektir. Güneş, mükerrem bir varlık olan insan için yaratılmıştır; ona hizmet için vardır:

“Geceyi, gündüzü, güneşi ve ay’ı sizin hizmetinize verdi.” (Nahl, 12)

“Güneşi, ay’ı ve yıldızları buyruğuna boyun eğmiş vaziyette yaratan O’dur. İyi bilin ki, yaratma ve emir O’nundur. Âlemlerin Rabbi Allah ne yücedir!” (A’raf, 54)

Güneşle aydınlanır yol

Güneşi tanıyabilmemiz, yani onun var olduğunu anlayabilmemiz ve onunla temasa geçebilmemiz için öncelikle yüzümüzü ona doğru çevirmeliyiz. Yüzünü güneşe çevirenler, güneşle konuşmaya başlayabilirler. Ancak yüzümüz güneşe dönünce ona ayna olabilecek mi? Eğer bu yetkinliğe sahipsek veya yaratılışımızdaki bu kabiliyetin tezahürünü Cenab-ı Allah bizlere lütfedecekse, ayna olan yüzümüzde nelerin belireceğini kimler bilebilir ki!

Artık aynamızda parlayan, güneşin yüzlerinden bir yüz değil midir? Şair ne güzel söylemiş: “Güneşten bir yüz aldım / gölgem ateşten.” Güneşlenmiş adam, ruhunun bütün girdaplarını güneşin şualarıyla aydınlatabilmiş adam, güneş gibi nur saçan yüzüyle artık yol alabilir. Eldeki güneşi ile hızla hakikatin sonsuzluk merkezine doğru ilerlerken, ardında bıraktığı gölgesi de, ışığı seven yolcular için takip edilecek coşku verici kutlu bir izdir. Hakikati ve bütün güzelliklerin kaynağını arayan yürekler onu takip edeceklerdir.

Güneşe dost olan bir dostumuz varsa, onun nur saçan yüzüyle güneşten feyizlenebiliriz. Ona, ‘Sen aziz dost! Sen asırlardır beklenen, bulutların arasına gizlenmiş Güneştin benim için!’ diyerek seslenme lütfuna erebiliriz. Ayın güneşi tutması ve ışınlarından doğrudan istifade etmesi gibi, işte o zaman ‘ben de güneşi tuttum’ diyebiliriz. Bundan dolayıdır ki Muhammed İkbâl, güneşin tecelli ettiği yeri istemektedir. Çünkü arzusu, orada olgunlaşabilmektir: “Gonca gibi işimize bin bir düğüm vuracaklar. Biliyorum. Lâkin güneşin tecelli ettiği yeri istiyorum. Orayı yana yana söylüyorum. Ben orada yetişeceğim, ne olursa olsun!”

Mevlâna Hazretleri, Tebriz’in Güneşi’yle karşılaşınca onun etrafında dönmeye başlamadı mı? Şems, ona hayat vermedi mi? “Gül, bülbül bahanedir, kastedilen O’dur” diyen Mevlâna’nın maksadı Hak olsa da, O’na ulaşacak olan yol, hakikatin tecelligâhı olan güneşte yanmaktan geçiyor. Bu tecelligâh topraktan doğmuş olsa da, gözlerindeki basiretinin kaynağı güneştir: “Ey gönül, hayat sırrını goncadan öğren; çünkü onun mecazında hakikat apaçık görünür. Gonca bu kara topraktan doğar, lâkin gözü güneş ışıklarındadır.”

Allah’ın sevgisini kalbinde ve bütün hücrelerinde hisseden insanların, beklenen düzeyin altında bile olsa, belirli bir olgunluğa ulaştıklarında Hz. İbrahim Aleyhisselam’ın dediği gibi, “Ben hanîf olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah’a çevirdim ve artık ben müşriklerden değilim.” (En’âm, 79) demeleri beklenir.

Yüzler var ki...

Uzayın sonsuzluğunda yüzen her bir varlığın yüzünü sadece O’na dönmesi gibi, insanoğlu da Yaratan’ına yüzünü döndüğünde sadece bu dünyada mı huzur bulacaktır? Veya Allah’tan yüz çevirenler, sadece bu dünyada mı korku ve sıkıntı içerisinde yaşayacaklardır? Tabii ki hayır… Çünkü ölüm ötesinde bizleri bekleyen ve yaptığımız ibadetler, iyilikler veya kötülüklere göre şekillenmiş bir ortam var. İşte o günde, Kur’an’da da buyrulduğu gibi, kimimiz sevinçli, kimimiz üzüntülü bir ruh hali içerisinde olacağız.

“Yüzler var ki o gün ışıl ışıl parlar, Yüzler de var ki o gün asıktır.” (Kıyamet, 22-24)

“Yüzler var ki o gün parıl parıl... Yine o gün birtakım yüzleri de keder bürümüş.” (Abese, 38-40)

“O gün birtakım yüzler zelildir. O gün birtakım yüzler de vardır ki mutludurlar.” (Gâşiye, 2-Cool

Sonsuzluğa aday isek, evrendeki bütün gezegen ve yıldızların yüzlerini kendisine yönelttiği Allah’a kavuşabilmek için gayret etmeliyiz. Kalbimizde O’nun sevgisini yeşertmeli ve yüzümüzü O’na çevirmeliyiz. Var olan O’dur; her zaman var olacak olan da O’nun yüzüdür:

“Yeryüzünde bulunan her şey yok olacaktır. Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin yüzü bâki kalacaktır.” (Rahman, 26-27)



Ahmet ALEMDAR
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://nurgulce.blogspot.com
 
Yüzümüz Güneşe mi Dönük?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
RavzaGul.com :: İSLAM :: Tasavvûf-
Buraya geçin: