Aşkın zirvesine yolculuk
Yüreğimizi çıkınımıza koyup düşüyoruz yollara. Aşkın çölde bulduğu karşılığı bir nebze olsun yaşamak istiyoruz. Sevgi gemisinden uzanan kutlu eli biz de tutmak istiyoruz. ‘En Sevgili’nin sevgisine mahzar olmuş, bir aşk abidesinin makamına yolculuğumuz. Kendimizden kaçıp kendimizi bulma peşindeyiz.
Gideceğimiz yer aşkın zirvesi. Herkes, vardığında kendince nasibini alacak. Herkes, beklediğinin karşılığını görecek. Bizim umudumuz ‘Peygamber Mührü’nü öpmüş dudaklardan bir tebessüm alabilmek, o ‘Mühr-ü Peygamber’i öpen tek kişi olan Hz. Ukkaşe'nin dudaklarından (radiyallahu anhu).
Ziyaret heyecanı
Gaziantep'le Kahramanmaraş arasında bulunan Gaziantep'e bağlı Nurdağı ilçesine 7-8 km uzaklıkta bir tepenin zirvesinde bulunan türbenin yolunu tutuyoruz. Hayatta olduğu gibi yollar virajlı… Bir Mevlevi semazen gibi etrafımızda döne döne ilerliyoruz. Her viraj dönüşümüzde, biraz daha artıyor içimizdeki heyecan.
Türbenin bulunduğu tepenin eteklerine vardığımızda, Arafat'a çıkan hacılar gibi zirveye ulaşmaya çalışan Hz. Ukkaşe (ra) sevdalılarını görüyoruz. Baharın yeşillendirdiği tepenin böğründe yokuşu tırmanmaya çalışan, başlarındaki beyaz örtülü kadınların içlerindeki sevgi kendilerine destek veriyor.
Her gün binlerce insanın ziyaret ettiği Hz. Ukkaşe Türbesi’ne yurdun her yanından akın akın insanlar geliyor. Her birinin rengi, teni, ırkı birbirinden farklı ama hepsinin yüreğinde Peygamberimizden geriye kalan, bir peygamber sevgilisinin makamına ulaşma arzusu var.
Yokuşu çocuk, genç, ihtiyar her yaştan insanla tırmanıp tepenin zirvesine varıyoruz. Zirve daha da kalabalık. Türbeye yol olmasına rağmen, birçok insan araçları ile çıkarken, çoğu da yürüyerek çıkıyor.
Zirve, bir bayram yerini andırıyor. Hz. Ukkaşe (ra) için yapılan türbe en zirvede. Türbenin üzeri büyükçe bir yapı ile kapanmış. Kadınlar ve erkekler türbeyi ayrı kapılardan girerek ziyaret ediyor. İçeride namaz kılabilmek için bölümler var.
Huzurda…
Ziyarete gelenlerin kimisi namaz kılıp ellerini açarak dua ediyor, kimisi Kur'an-ı Kerim okuyor... İçerisi bir manevi atmosferin yayıldığı, duyguların feraha ulaştığı, gözlerin dolduğu, gönüllerin itminana ulaştığı bir mekan haline geliyor…
Türbenin hemen yanı başında bir mescit bulunmakta. Yine, dışardan gelenlerin kalabileceği misafirhane var. Çok sayıda insan, adaklarını gelip burada kesiyor. Bunun için kurban kesim hanesi de yapılmış.
Camii hoparlöründen sık sık türbe ziyaretlerinin adabından bahsedilip, türbeye ve etrafındaki ağaçlara bez bağlanmamasından, duanın Allah'a yapılması gerektiği yönünde anonslar yapılıyor.
Türbenin eteklerinde, türbeye gidip ziyaretini gerçekleştirenler, dualarını edenler, guruplar halinde, küme küme, ağaçların gölgesinde yemeklerini yiyor, çaylarını içiyor yada kestikleri kurbanlarını pişiriyorlar.
Türbenin eteklerine sığınmış durumda bulunan, dini kitap ve hediyelik eşya satan dükkanlar da türbe ziyaretine gelenlere hizmet ediyorlar.
Hz. Ukkaşe sevgisinin tezahürleri
Kahramanmaraş ve Gaziantep'te Hz. Ukkaşe sevgisi çok gelişmiş durumda. Özellikle Kahramanmaraşlılar kandillerde, dini günlerde, yürekleri daralıp ferahlamak istediklerinde, Hz. Ukkaşe'nin (ra) türbesinin yolunu tutuyorlar.
Kahramanmaraş ve Gaziantep'te Hz. Ukkaşe’ye (ra) duyulan sevgi, erkek çocuklarının isimlerine yansımış durumda. ‘Ukkaşe’ kelimesini Türkçeleştirip ‘Ökkeş’ yapan yöre halkı, çocuklarının ismini ‘Ökkeş’ koymakta. Belki abartılı olacak ama Kahramanmaraş Kalesi’ne çıkıp “Ökkeş!...” diye seslendiğinizde, çok sayıda erkeğin size baktığını göreceksiniz.
Hz. Ukkaşe kimdir?
Hz. Ukkaşe'nin kim olduğunu merak edenler için ondan bahsetmekte yarar var. Yapılan araştırmalarda, türbenin Resulllah (sav)’in arkadaşlarından Ukkaşe b. Mihsan el-Esedi (ra) adına yapıldığı saptanmış. Bazılarına göre türbede Ukkaşe b. Mihsan'n gömülü olduğu söylense de, bazılarına göre, burada katıldığı bir savaşta kaybettiği parmağı yada kanının döküldüğü yer olduğu için buraya türbe yapıldığı rivayet edilmekte.
Hz. Ukkaşe hakkında, özellikle Müslüman olmadan önceki hayatı hakkında fazla bir bilgi bulunmamakta. Müslüman olduktan sonra ve Bedir Savaşı’ndaki başarılarından sonra, kaynaklarda onun hakkında bilgiye rastlanmaktadır.
Hz. Ukkaşe (ra) Bedir Savaşı’nda çok büyük cesaret gösterdi. Savaşırken kılıcı kırıldı. Peygamberimiz (sav) kendisine bir hurma dalı verdi. Bu dal, Peygamberimizin bir mucizesi olarak onun elinde kılıç oldu ve onunla savaştı. O kılıçla çok sayıda savaşa katıldığı rivayet edilmektedir.
Hz. Ukkaşe hayatta iken cennetle müjdelenen Sahabelerden. Peygamberimiz (sav) bir gün:
- Ümmetimden yetmiş bin kişi tertemiz olarak cennete girecektir, buyurunca, Ukkaşe b.Mihsan:
- Ey Allah'ın elçisi! Allah'a dua et de ben onlardan olayım, dedi. Peygamberimiz:
- Sen onlardansın, buyurdu ve ona dua etti. Bunun üzerine başka bir adam ayağa kalkarak:
- Ey Allah'ın elçisi! Cennetliklerden olmam için bana da dua et, deyince, Peygamberimiz:
- Bu konuda Ukkaşe seni geçti buyurdu. (1)
Peygamberlik Mührü’nü öpen tek Sahabe
Hz. Ukkaşe (ra) bir peygamber aşığı, bir peygamber sevdalısı bir insan. O sevgiden dolayı Peygamberimizin kürek kemikleri arasında bulunan peygamberlik nişanesi, peygamberlik mührünü öpmeyi başlarmış bir sahabe.
Fetih Suresi nazil olunca, Peygamberimiz (sav) Cebrail'e:
- Ey Cebrail öleceğimi anladım, buyurunca Cebrail, Peygamberimize:
- Senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır, Rabbin sana (istediğini) verecek sen de razı olacaksın, dedi (Duha:4-5).
Bunun üzerine Peygamberimiz müezzini Bilal-ı Habeşi'ye, insanları cemaatle namaz kılmak üzere toplanmaları için çağırmasını emretti. Bütün Muhacir (Mekke'den Medine'ye hicret eden Müslümanlar ) ve Ensar (Medine'li Müslümanlar) Mescid-i Nebi'de toplandı. Peygamberimiz onlara namaz kıldırıp sonra minbere çıktı ve insanlara hitap etti. Peygamberimizin bu konuşması sırasında kalpler ürperdi, gözler ağladı. İnsanlara şöyle dedi:
- Ey insanlar sizin için nasıl bir peygamber idim? Onu dinleyenler:
- Allah mükafatını versin, çok iyi bir Peygambersin. Sen bizim için merhametli bir baba, şefkatli ve öğüt veren bir kardeş gibiydin. Allah'ın sana verdiği Peygamberlik görevini yerine getirdin, O'nun (Allah'ın) vahyettiğini bize ilettin, bizleri Allah'ın yoluna hikmetli ve güzel sözlerle davet ettin. Allah, ümmetlerine yaptıkları görev nedeni ile peygamberlere vereceği mükafatın en güzelini sana versin, dediler.
Bunun üzerine Peygamberimiz (sav) şöyle buyurdu:
- Ey Müslüman topluluğu! Sizin üzerinizde bulunan hakkım ve Allah adına, sizden kime bir haksızlık yapmış isem, kıyamette hesaplaşıp hakkını almadan önce, şimdi onun ayağa kalkıp hakkını benden almasını istiyorum.
Hiç kimse kalkmayınca, Peygamberimiz bunu üç defe tekrarladı. Üçüncü defa söyledikten sonra, Sahabe-i Kiram arasında bulunan ve kendisine Ukkaşe denilen yaşlı bir sahabe ayağa kalktı. Müslümanları yararak ilerledi ve Peygamberimizin önünde durdu ve şöyle dedi:
- Anam babam sana feda olsun ey Allah'ın elçisi, eğer ısrar etmeseydin senin karşına çıkıp bir şey istemeyecektim. Bir savaştan sonra gazilerin arasındaydım. Ayrılmak üzereyken develerimiz yan yana geldi. Devemden indim, ayağını öpmek için sana yaklaştığımda, değneğini kaldırdın ve sırtıma vurdun. Kasten bana mı vurdun yoksa, devene mi vurmak istemiştin bilmiyorum, deyince, Peygamber efendimiz:
- Ey Ukkaşe, sana kasten vurmaktan Allah a sığınırım. Ey Bilal git (kızım) Fatıma'ya uzun bir değnek getir, dedi. Bilal-ı Habeşi (şaşkınlıktan) ellerini başının üzerine koyarak:
- O, Allah'ın Peygamberi ve kendisine kısas yapılmasını istiyor, diyerek Hz.Fatıma'nın yanına geldi kapıyı çaldı ve:
- Ey Peygamber'in kızı! Bana uzun bir değnek ver, deyince, Peygamberimizin kızı Hz. Fatıma:
- Bugün ne hac günü, ne de O'nun savaştığı bir gün değil, babam uzun değneği ne yapacak? Dedi. Bilal-i Habeşi:
- Babanın yaptıklarından haberin yok. Allah'ın elçisi borçlarını ödüyor, dünyayı terk ediyor ve kendisine kısas yapılmasını (kendisinde hakkı olanların hakların almasını) istiyor, dedi. Bunun üzerine Hz. Fatıma:
- Ey Bilal, Allah'ın elçisine kısas yapmayı kendisine layık gören kimdir? (Peygamberin torunları) Hasan ile Hüseyin'e haber ver. O adamın yanına gitsinler de, almak istediği (hakkını) onlardan alsın. Peygamberden almasına izin vermesinler, dedi.
“Cennetteki arkadaşım”
Bilal-i Habeşi mescide girip değneği Peygamberimize verince, O da Hz. Ukkaşe'ye verdi. Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer (r.anhum) bunu görünce ayağa kalktılar ve:
- Ey Ukkaşe! İşte önündeyiz Hakkını bizden al. Peygamberden alma, deyince, Peygamber Efendimiz:
-Bırak ey Ebubekir, sen de bırak ey Ömer, Allah sizin değerinizi ve makamınızı biliyor, dedi.
Bunun üzerine Ali b. Ebu Talip (Hz. Ali) ayağa kalktı ve:
- Benim hayatım Allah'ın elçisinin hayatının önündedir. İşte sırtım, hakkını kendi elinle benden al ve bana (O'nun yerine) yüz sopa vur. Allah'ın elçisinden alma, deyince Peygamberimiz:
- Otur ey Ali. Allah senin değerini ve niyetini biliyor, buyurdu. Sonra Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin kalktılar ve:
- Ey Ukkaşe! Sen bilmiyor musun biz Allah'ın elçisinin torunuyuz. Hakkını bizden alman Peygamberden alman gibidir, deyince Peygamber Efendimiz:
- Gözümün nuru torunlarım, siz de oturun Allah sizi burada unutmamıştır (sizin de niyetinizi ve değerinizi bilmektedir). Sonra Peygamber Efendimiz (sav) Ukkaşe'ye:
- Ey Ukkaşe, vuracaksan vur deyince, Ukkaşe (ra):
- Ey Allah'ın elçisi, bana vurduğunda benim üzerimde elbise yoktu, deyince, Peygamberimiz sırtını açtı.
Sahabeler yüksek sesle ağlıyorlardı. Hz.Ukkaşe, Peygamberimizin beyaz sırtına baktı. Sanki sırtı Mısır'da dokunan ince ve beyaz ketenden dokunmuş kumaş gibiydi fazla ilgilenip zaman kaybetmeden sırtını öptü ve şöyle dedi:
- Anam babam sana feda olsun ey Allah'ın elçisi, sana kısas yapmaya kim cür'et edebilir? Bunun üzerine Peygamberimiz (sav) :
- Ya hakkını alman için gerekeni yap yada affet deyince, Hz. Ukkaşe:
- Kıyamet gününde Allah'ın beni affetmesini umarak sizi affediyorum, dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz (sav):
- Kim cennetteki arkadaşımı görmek isterse bu adama baksın, dedi.
Sonra (orada bulunan) bütün Sahabe-i Kiram ayağa kalktılar ve alnından öperek:
- Seni tebrik ederiz çok büyük bir mertebeyi ve Peygamberin cennetteki arkadaşlığını elde ettin dediler." (2)
Her gün yüzlerce insanın gurup gurup Ziyaret ettiği bu türbe, Hz. Peygamberden geriye kalan hatıralara, insanımızın sahip çıkışının da bir göstergesi.
İnsan, Hz. Ukkaşe'nin makamına varınca, Hz. Peygamberin sırtındaki Peygamberlik Mührü’nü öpmeyi başarmış Hz. Ukkaşe'nin dudaklarından bir tebessüm arıyor.
Nasıl gidilir
Hz. Ukkaşe Türbesi'ne farklı yollardan gidilebilirse de, Gaziantep'in Nurdağı ilçesinden gidilmesi en uygunudur. Türbe, ilçe merkezine 8 km. uzaklıktadır. Guruplar halinde gidilebileceği gibi ferdi olarak da gidilebilir. Türbe merkezine araçla çıkılabilmektedir.
KAYNAKLAR
1- El-İstiab 3/1081, Madde:1837, Buhari , Tıb.17, Müslim, İman,317.
2- El - İsbahani, Hilyet-ül Evliya 4/ 73,
HASAN MAHİR