Muhterem kardaşım...
Mektubunuzda birçok soruları sormuşsunuz....
Soru 1- ....... isimli kişiler makbul kimseler midir?
Cevab: Kişileri bilmek için önce Ehli Sünnet velCemaat'ten itikâdî ve amelî bilgileri tekmil etmek gerekir. Bunların kişiliği o zaman bilinir. Biz kişileri bildirmeye mecbur değiliz.
Soru 2- Diş meselesi?..
Cevab: Diş meselesini aşağıda açıklayacağız....
Soru 3: Taklidin keyfiyeti?...
Cevab: Taklidin keyfiyeti, filanca mezhebin müctehidinin, imamının fetvasını öğrenip, ona dayanarak yani onu düstur bilerek, ameli, fikrine göre tatbîk etmektir. Hanefî'nin taklidi hakkında İbn-i Abidin'in 1. cildinin hemen bş taraflarında bulursunuz.
Soru 4- Sadece gusulde Şâfiî mezhebini taklid edenin eda ettiği namazları kaza mı etmesi lazım?...
Cevab: Bir mezhebe göre yapılan ibadetin iadesi yoktur. Ancak bir iş işlediğimizde hangi müctehidin görüşüne uygun olduğunu bilmemiz lazımdır. Ona göre uygun işlenen bir ibadetin iadesi yoktur.
Soru 5- Gusulde niyet eden ve Şafiî'ye uyduğunu içinden geçiren, başka bir şey yapmayanın durumu nedir?
Cevab: Yapmış olduğu ibadeti mesela namazı Şafiî'ye veya Hanefî'ye tevâfuk etti ise, amel ettikten sonra da taklid etmesi caizdir. İki mezhebe muhalif çıkmış ise bu halde, namazlarını kaza etmesi gerekir. Mesela: İmam Şafiî'ye göre abdestte niyet, tertib farz olduğu gibi; her rekatta Fatiha okumak ve besmelesini söylemek de farzdır.Eli kanamış sûretinde taklid eden, besmeleyi veyahud da 2. ve 3.rekatlarda Fatiha'yı besmeleyle birlikte, yahud sadece besmeleyi terk etmesi sûretinde; yahud aynı abdestte elinin avucunu aletine değdiren, yahud da örtüsüz kadına dokunan kimse İmam Şafiî'ye göre dahi ibadeti muâfık olarak edâ etmemiş olur. İmam Hanefî der ki: " Kanın gelmesi ile abdestin bozuldu; benim mezhebimden değilsin. " İmam Şâfiî der ki: " Niyeti yahud tertibi ihlal ettiğin, yahud da dokunduğun, yahud da besmeleyi, yahud hem besmeleyi, hem de Fatiha'yı terk ettiğin için benim mezhebimden değilsin. "
Soru 6- Hazreti Osman'ın dişlerinin tedbîbi, Zâhidül-Kevserî'nin mektubunun uydurulması hakkında bilgi?..
Cevab: Hazreti Osman'ın dişlerinin tadbîbi hakkında Mebsût'ta olduğu gibi, ayrıca El Benâye adlı eserde de nakil edilmektedir. bu hususta cevazı nakletmiştir. Her nedense Fakir onu ve sizin dediğiniz ibareyi Mebsût'ta bulamadı.
Zâhid-ül Kevserî'nin mektubunun mahiyeti hakkında bilgim yoktur ki; uydurulmuş veya uydurulmamış diyebileyim. Ancak Zâhid Kevserî Ehli Sünnettir, Hanefî'dir ve itimatlı bir Zâttır, diyebilirim. Ve Hazreti Osman'ın ( radıyallahu anh ) dişlerinin kaplanması hakkında aşağıda İmam Aynî de naklediyor.
Soru 7- Tadbîb nedir?..
Cevab: " Tatbîb, tef'il vezninde bir nesne üzere avrulub mecmuunu ihtiva eylemek manasındadır. " (Kâmusu Kebir c.1 s.347 ) Bunun türkçe'si " tatbîb " ; bir şeyi kaplamak, tıkama ve ihtiva etmek demektir. El Mü'cem-ul Vasiddin " ettabbîb " kelimesinin kökü olan " dabbe " ye bakın. ( c.1 s.534 sıra 3 ) Binaenaleyh kelimeyi evirip çevirip, çıkmaz sokağa girmenin gereği yoktur.
Soru 8- Diş hakkında Şafiî'yi taklid gündeme getiriliyor?
Cevab: Kişinin mezhebinde zayıf kavil bulunsa dahi, mezhebini bilen, bildiği mezhebinin zayıf kavlini taklid etmesi; telfîke düşürecek bilemediği mezhebi taklid etmesinden daha evladır diye " kuddat " bahsinde bütün fıkıh kitabları tasrih eder. Bu kâfi delil.. Ancak en zayıf taklid edilmez.
Soru 10- Sadece gusulde taklid telfîk değil midir?
Cevab: Bir meselede telfîk'in olup olmaması olayın vukuundan sonra mlum olur. Binaenaleyh te^lfîk olabilir olmayabilir. Mesela diş kaplamada Hanefî mezhebindeki İmam Muhammed'in sözüne değil, İmam Şâfiî olan Muhammed radıyallahu anhumâ'yı taklid eden kimsenin abdestte niyet etmemesi, tertibi ihlal etmesi, kadına el değmesi veyahud da kendi aletine el avucunun değmesi takdirinde telfîk meydana gelmiş olur. Aksi takdirde tevfîk meydana gelirse ameli sahih olur. İbnu Abidîn'in 1.cildinin baş taraflarındaki taklid bahsine müracaat edin
Soru 11- Gusül, abdest ve namazda taklid etmek zorunda mıyız, telfîk olmaz mı?
Cevab: Evet, abdestte Şâfiî'yi taklid eden namazı da ona göre kılması, nikahta taklid edenin talakda da aynı mezheb üzere amelî tatbikte muvafakat etmek gerekir. Aksi takdirde taklid değil, tahlit olur.
Soru 12- Her ne şekilde taklid edeceksek bunu nasıl yapacağız?
Cevab: Sadece filanca müctehide göre mesela İmam Şâfiî'ye göre gusülde ağız yıkamak farz değildir, diye bilmek ve bu bilgi ile amelî tatbîk etmek gerekir. Dil ile " Taklid ettim İmam Şâfiî'yi " diye bir şey yoktur. Faraza Hanefî bir kimse abdestli iken bedeninden kanın çıkması halinde namaz kılar. bir adam, kandan doyalı abdestin bozulmuştu, dese " Ben İmam Şâfiî'yi taklid ettim " diyebilmek kâfidir.
Soru 13- Fikri Yavuz, Ömer Nasûhi bilmen " dolgu caizdir " diyor.
Cevab: Fikri Yavuzve Ömer Nasûhi Bilmen'in delilleri çoktur. Fakat delilleri benden sormayın onlardan sorun.
Birinci mesele
DİŞ KAPLAMA MESELESİ
İbnu Âbidîn c.15 s.376-377'deki mevzuları gözden geçirin. Metinde tercüme olarak anlaşılmadıysa meseleyi anladığımıza göre şöyle izah ederiz:
Diş kaplama hususunda zâruret ise aslî ve ciddi bir ihtilaf yoktur. Çünkü ihtilaf altınla kaplama hakkındadır, mutlak kaplama hakkında değildir. Diş kaplama zarurettir. Zaruret ise mahzuru mübah kılar. Aslında altın ve gümüş erkek hakkında haramdır, ancak gümüş yüzük bundan müstesnadır. İmam A'zam radıyallahu anh, altınla kaplamayı kerih görüyor. sallanan dişini altınla edğil gümüşle bağlaması hakkında cevaz veriyor. imam Muhammed ise İmam'ın görüşünde ictihad ederek buyurur ki: " Altın ve gümüşten birisi ile tadbîb helal olduğu zaman diğeriyle de helaldir. Zaruritin dışında ziynet olarak altın ve gümüşün kullanılması erkeklere haramdır. ( Tahtavî c.4 s.182 )
El-Bahru Râık adlı eserde de Tahtavî'deki gibi yazılmaktadır. ( c.8 s.217 ) Bu kitabda buyuruluyor ki: " Sallanan dişin gümüşle bağlanması helal, altın ile bağlanması helal değildir. " İmam Muhammed " Altınla dahi helaldir. " dedi. Daha evvelden bu hususta izah verilmiştir.
İmam Aynî'nin El-Benâye fî Şerh-il-Hidâye adlı eserinde: " Diş kaplama hususunda Ebû Hanîfe buyurdu ki: " Altın ile diş bağlanılmaz, gümüş ile bağlanır. " İmam muhammed buyurdu ki: " Altınla da olsa zarar yoktur. " İmam Ebû Yûsuf nezdinde her iki sözdeki gibi hüküm vardır. " deyip şerhederek İbnu Âbidin'in tıpatıp sözlerini daha izahlı olarak şerhediyor.
Özeti şudur: İmam'a göre altınla kaplama caiz değildir. İmam Muhammed'e göre caizdir. Ancak muşârun ileyh tadbîb yerinde " şed " yani bağlamak " sed " yani tıkama ve kaplama, hubuyet yani kaplamak, setretmek kelimelerini kullanıyor.
Zarûret, şed yani kancalama ile gideriliyorsa ittifakla caiz olur. Tadbîb, ittifakla caiz olduğu gibi, ancak İmam'a göre bunlar altınla olmaz, gümüşle olur. Gümüşle caiz ise, bu günkü her türlü madenlerle caizdir. Yeterki keyfî bir iş olmasın, zarûret olsun. Zarûret miktarında şed, sed ve tedbîb helaldir. Zannımca " taklîde lüzüm yoktur " diyen Ömer Nasûhî Bilmen gibi zevatlar Benâye'nin ibaresini gözden geçirmişlerdir.
Burun ve diş hakkında Tirmîzî, Ebû Dâvud, İmam Ahmed ve daha çok muhaddisler Tabarânî, İbn-i Hibban gibi muhaddisler bu hususta hadisleri nakil etmektedirler. Mesela:
İbnu Kana'nın Mu'cem-us-Sahabe adlı eserde senedi ile nakil ettiği bir hadis şöyledir: " Abdullah bin Ebî Selul diyor ki: " Uhud muharebesinde benim dişim söktürüldü. Rasûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem, bana altından bir diş almamı emretti. "
Tabarânî Mu'cem'inde senediyle Muhammed bin Sa'dan gelen senedle der ki: " Muhammed şöyle demiş; Babam diyor ki: Enes bin Mâlik'in ve oğullarının Ka'be'nin etrafında tavaf ettiklerini gördüm. teker teker hepsine baktım ki, dişlerini altınla set etmişlerdir. " ( Yani dolgu ve kaplama yapmışlardır. )
İmam Ahmed Müsned'inde Vakıt bin Abdullah'dan naklen diyor ki: " Osman bin Affan radıyallahu anhunun dişlerinin altınla maplandığını gördüler. "
İbn-i Şehhab Ezzürrî'de dişlerin setlenmesi hakkındaki fetvası meşhurdur. ( E- Benâye fî Şerh ul Hidâye c.9 s.237,238,239,240,241 )
İmam Aynî bir çok izahtan sonra şöyle der: " Dişlerin setredilmesi ( kaplanması ) zarûrete binaen ise, zarûret miktarında caizdir. "
Sözü uzatırsam usandırırım.
İkinci Mesele
Ehli sünnet velCemaat'ın ulemâsının itidadda ve amelde yazmış oldukları kitapları haktır ve gerçektir. En son olarak Ömer Nasûhi Bilmen gibi zevatlar nâdir meselelerde yanılmışlardır. Bu gun, bu zamanda değil; her zamanda peygamberlerden başkasına vahiy gelmez. Öyle ise peygamberlerden sonra vahiy kesilmiştir. Yüzde altmış, yetmiş, seksen... fikri itikâden ve amelen Ehli sünnet büyüklerine uygun ise onun fikrine ittiba edilir. Onun sözü ile amel edilir. İtimatsızlık, mutemet olmaksızlıktan meydana gelir. Gayrına iftira etmeyi mübah gören, herkesin iftira ettiğini zanneder.
Üçüncü Mesele
Hanefî mezhebinden bir kimse Şâfiî'yi taklid ederse veya herhangi bir müdevven mezhebi taklid ederse kınanmaz. Ancak en zayıf kavle uymamak, meseleyi bilmek, telfikten sakınmak, müdevven mezhebi teklid etmek üzere beş şartı vardır.
İktibas: Bir büyüğümüzün bazı fıkhî sorulara mektub ile verdiği cevablardır.
http://groups.yahoo.com/group/inciler/message/4137