Onlar, mağaralarında üç yüz yıl kaldılar. Dokuz yıl da ilâve ettiler." (Kehf: 25)
Allah-u
Teâlâ onları uyutup yeniden uyandırdığı ve o zamanki insanları onların
durumundan haberdar kıldığı sürenin miktarı ay yılıyla üç yüz dokuz
senedir. Ki bu, güneş yılıyla üç yüz sene eder. Zira ay yılıyla güneş
yılı arasında her yüz senede üç senelik fark vardır. Bunun içindir ki
Allah-u Teâlâ "Üç yüz" dedikten sonra "Buna dokuz daha kattılar."
buyurmaktadır.
İsmail Hakkı Bursevî -kuddise sırruh- Hazretleri
"Tuhfe-i Aliyye" isimli eserinin "Beklenen Mehdi Hakkında" bölümünde
Mehdi Hazretleri zuhur ettiği zaman Hazret-i Ali -kerremallahu
veçhe-nin ve Hâtem-i veli'nin ruhaniyeti ile icraat yapacağını beyan
buyurmaktadır:
"Her asırda istihlâf olunan (birisi kendi yerine
geçirilen) halife elbette bir vezir-i âkile (akl-ı başında bir vezire)
muhtaçtır. Zirâ Ğaniyy-i mutlak Allah-u Teâlâ'dır.
"Ey insanlar! Siz Allah'a muhtaçsınız." (Fâtır: 15)
Mucibince
insanlar O'na muftekirdir (muhtaçtır) ve ol bir Sultan-ı selâtindir ki
(Sultanlar sultanıdır ki) nazîrden münezzeh ve vezirden müberrârdır.
Pes (şimdi) her sultan tahkîk-i ubûdiyet (kulları araştırmak) için vezire muhtaç olıcak.
Beklenen
Muhammed Mehdi dahi muhtaçtır ve onun vech-i arzda müddet-i bekâsı
vüzerâsı adedincedir (yeryüzünde kalma süresi vezirlerinin sayısı
kadardır). Velâkin vüzerâsında ihtilâf ettiler. Râcih olan vüzerâsı
(üstün olan görüşe göre vezirleri) dokuz olup, yedisi cismânî ve ikisi
rûhânî olmaktır.
Cismânîden murad Ashâb-ı Kehf ve rûhãhîden
maksud (kastedilen) ise rûhãnîyyet-i Murtaza -kerremallahu veçhe-dir ve
rûhâniyet-i Hatm-i Evliyâ'dır." (Tuhfe-i Aliyye, sh: 229)