Gözyaşı Zamanı ....
Her an taşmaya hazır yaşlar bulundurur kimileri göz pınarlarında. Biraz sert esen rüzgâr, dokunaklı bir terennüm, seherlerde yankılanan bir ezan bu yaşları ılık ılık akıtıverir yanaklara doğru… Sokaklara terk edilmiş ve mânen gece karanlığında kalmış bir ‘yalnız’ın, mübarek bir kulun aydınlığında gülümsemesi gibi ılıktır akan bu yaşlar.
İnsanın, özlenen rüyalarla uyanıvermesi, hayallerin en umulmadık yerde gerçeğe dönüşüvermesi veya en yabancı zannedilenin dost oluvermesi gibi titrek titrek olur göz kapakları. Akar birkaç damla peş peşe. Ardı kesilmeyecekmişçesine iç çektirir göğüs kafesine. Kimi zaman hıçkırık, kimi zaman sarsıntı içten içe.. annelerin zor zamanlar için biriktirip her fırsatta evlâtlarına sunmakta tereddüt etmedikleri yaşlar gibi…
Yalnızlığın koyulaştığı anlarda, “Yalnız değilsin!” dercesine birden çıkıverir kimi yaşlar. Çok değil, iki damla… Bu iki damla yoldaş olur insana yalnızken yollarda. İnsanın “Gitmez!” dediklerinin gittiği veya “Döner!” diye beklediklerinin gelmediği bir zamanda akan iki damla yaşın adı, sabırdır. Ve geri dönüşü olmayan yolların en doğru kavşağıdır ıslak kirpiklerin çizdiği kavis.
Ödünç alınmış mutlulukların iade zamanını gösterir bazen, olmadık zamanlarda süzülen gözyaşları. Sebepsiz, öylesine düşüverir, yanaklara çarptıktan sonra sinelere. Kimi zaman gülümsemenin ardına düşer; gamzeler çöktükçe içe doğru, akar da akar keyfince. Birkaç damla “Sürpriz!” dercesine tutunur kalır kirpiklerde bazen de; her an damlamaya hazır, ne kırk ikindiye benzer, ne ahmak ıslatır… Yalnızlık düşünce kara gözlerin bahtına, sabahın rüzgârında yükselen deniz suları gibi dalgalanır gözün kuytularında. Kıyıya vurduğu zamanlar da olur, içe aktığı zamanlar da… Acı yakar gönül gözünü ama, pişirir de aynı zamanda. Bu pişme, yıldırım düşmesi gibi oyuk oyuk eder de gönlü, yeni yeni gözler hâsıl olur. Açıldıkça açılır gönül gözü, derinleştikçe derinleşir. Dışa düşmeyen her bir gözyaşı damlası, içe dönüp seyr u sülûk eder kalb maverasında…
“Zamansızdır.” denebilir her an gelebilecek birkaç damla gözyaşına. Seher vaktinde zamansızlığı kalkar her an damlamaya hazır yaşların. Tam zamanıdır çünkü gecede kepengi inmiş gözlerin açılmasının. Tam zamanıdır üzerine yorgan çekilen kalb nakşının örtülerinin alınmasının. Birkaç damla yaşla ‘âmin’lere dönük yüzlerin dolunaydan da beyaz kesildiği andır seher… Okyanusa akıntıyı, göze pınarları veren El-Muktedir ’in haber verdiği gibi:
Cennetliklerin bir vasfıdır, seherlerde istiğfar.
Arzu Çetin Ermiş - Sızıntı Dergisi